13 Eylül 2009 Pazar

Nerdesin !?

büş. nerdesin kuzum*-*
niçin yoksun ????
gerçekten merak ettim
...
haber yolla bea !

Kalıcı Mutluluk!

Hiç mutlu olmadım diyemem! Mutlu oldum haliyle... Mutlu olduğum gibi üzüldümde. Şimdi ne üzgünüm ne de mutlu. Adeta bir boşluk içindeyim. Kararlarım belleğimin içinde saklambaç oynuyor sanki. Verdiğim kararlarımdan da sapıyorum.

Ardımda kalmadı hiçbir şey! Her şey yavaş yavaş siliniyor hayat sahnesinden. Ve ben korkuyorum! Korkuyorum kendimi de sildirmekten!

Mutlu olduğum anlar izini kaybettirdi. Artık hiç birini hatırlamıyorum. Zaten kalıcı mutluluk hiçbir zaman olmadı benim için! Olmayacak gibi görünüyor. Kalıcı mutluluk diye bir şey var mı? Bilmiyorum. Eğer varsa biri göstersin bana! Artık gerçekten görmek istiyorum!

12 Eylül 2009 Cumartesi

Bugün aslında benim için çok keyifli bir gün herzamanki gibi hiç birşey yapmıyorum:) Ablamın arkadaşları geliyor sohbet desen şimdiden hazır :)
okullar açılacak ama ilkokulda yaşadığım o heyecanı kaybettiği farkettim bugün..
aslında daralmadım desem yalan olur.
hergün aynı şeyleri yapmak kimi sıkmaz ki..

bi kaç cümlede fikrim nasılda değişiveriyor. ilginçmiyim neyim ?!

umarım paylaştığım yazıyı seversiniz

artık susuyorum.
HAYATI TERSTEN YAŞAMAK..
Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir...
> Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu.
> Nasıl mı?
> Cami'de uyanıyorsunuz.
> Bir tahta sandık içerisinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua
> ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz,
> yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı olarak.
> Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatl ar, çocuklar torunlar hepsi hazır.
> Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
> Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz.
> Ne güzel, hazır maaş, hazır ev...
> Altmışlı yaslara kadar garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz.
> Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
> Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz..
> genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak ise başlıyorsunuz.
> Herkes karsınızda el pençe divan...
> Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.
> Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
> Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor... derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
> Bu arada babanız ortaya çıkmış, 'fazla çalıştın' diyor 'artık eve dön, işi bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun...'
> Keyfe bakar mısınız?
> Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor.
> Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
> Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlı yor, araba kullanma derdi de yok artık.... > Günün birinde sizi okuldan da! alıyorlar, 'evde otur, keyfine bak oyuncaklarınla oyna' diyorlar.
> Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
> Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor. >Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.
> Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
> Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.
> Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.
> Veeeeee....
> En güzeli deeee......
> Günün birinde müthiş keyifli bir geceyle hayatiniz bitiyor...


> Can YÜCEL

11 Eylül 2009 Cuma

mutluluğun reçetesi :)

"Sahip olduğunuz şeylere şükran duymak".Bu her insanın kendi içinde bulabileceği çok eski ve güçlü bir ilaç!! Sahip olduğunuz her şeyi kaybettiğinizi sonra da bulduğunuzu düşünün. Nasıl da mutlu olurdunuz. Sahip olduğunuz şeylerin, sağlığınızın, eşinizin, çocuklarınızın, arkadaşlarınızın ve dostlarınızın değerini bilmek...

Mutluluğun peşine düşmek yerine, biraz da onun sizi bulmasını beklemek, kısacası bulduğunuz ve olduğunuzla yetinmek bu ilacın en önemli faydalarıdır. Reçetenin etkinliği arttırmanın diğer yollarını ise bi yerde okumuştum alıntıdır: "Palamarı fırlatıp at. Güvenli limanlardan uzaklaş. Bırak alize yelkenleri şişirsin. Araştır, düşle ve keşfet".

Bu arada sel felaketi yaşayan vatandaşlarımıza sabırlar diliyorum.

Sel felaketinde kaybedilen mala değil tutunabildiğimiz hayata,sevdiklerimiz hayatta ise şükretmeyi bilmeliyiz elbette.

Bu yazı belki de bunu içindir

Herkese iyi geceler ;

6 Eylül 2009 Pazar

Buda benim ilk şiirim *-*

Ne kadar beğenirsiniz bilmem ama buda benden küçür bir nağme;

Hüznü vurursa yüreğime sevginin,
Kalktı sanarsın yüreğimin limanları,
Bazen bozkırlara haykırırlısn duyurmak için;
Bazen düğümlenir bırakamazsın..
Gözlerinin içi ağlar bırak haykırsın,
Sende ki ben biraz rahatlasın..

Nirvana..

5 Eylül 2009 Cumartesi

Gitmekle kalmak arasında, olmakla olmamanın karmaşasını yaşıyorum şu an... ne gidecek bir yerim var ne de ben olmadan devam edebilecek hiçbir şey..

sorunsuz başlayan aşklar gibi, neşeli kıpırtılarını duyuyorum sessizliğin..her şeyi yıkarken fırtına bir ben ayakta kalabiliyorum. başımı çeviriyorum güneşi görmek için; göremiyorum. gökten kül yağıyor adeta.. her yer gri..diyorum; `bir gün geçicek, biticek her şey.` mutlu olmak istiyo muyum? düşünüyorum.. olduğun durumda bile hala güneşi görmeye çalışmak mutluluktur belki. çünkü umuttur mutluluk, umut ediyorum bekliyorum..

yürümeye başladığımda arkamda bıraktığım sen olacaksın bunu da biliyorum. bakmadan arkama, hiç düşünmeden gitmek de benim zaferim olacak(tı). gidebiliyor muyum? iki adım ileri bir geri. ağır çekimde ilerleyen siyah- beyaz bir film gibi...

son kez bakıyorum evimize. son kez gülümseyerek..sen geliyorsun aklıma sonra, adımlarım hızlanıyor. şiddetleniyor ve her şey renkleniyor bir anda.artık hızlanıyor etrafımdaki her şey benimle birlikte.ve uzaklaşıyorum..seni terkediyorum.garip bir mutluluk içindeyim, sanırım bugün benim zafer günüm sevgilim...sonra birden uzun zamandır ilk kez kalbimde bir ağrı duyuyorum, bir acı. uzun zamandır ilk kez kalbim sızlıyo çünkü sevgilim..
acı ve mutluluk aynı film karesinde.bitter çikolatayla beyaz çikolatanın buluşması gibi.peki,niye olmak istediğim kadar mutlu değilim?

bir terkedilişin mimarı olmak neden bu kadar acı veriyor?
insan neden terkeder?
düzeltilmez mi bazı durumlar?
hastalık gibi bir şey dğeil midir ilişkiler de?
sevişmenin bile ilacı varken, sevmenin ilacı yok mudur?...cevap veremiyorum sorularıma.tek bildiğim, içimde tamiri zor paramparça bir kırılmışlık var.büyürken, tüm oyuncaklarını terketmek zorunda kalan çocukların hüznü gibi.kuklalarından ayırılmış bir marangozun parçalanmışlığı gibi.ve bütün çocukların büyürken ki mutluluğu gibi.aldatılmışlığın senfonisi gibi.hüzünlü bir aşk şarkısının içindeki kahkaha gibi.

bilip de katlanmanın, görüp de susmanın, düzelmesini ummanın verdiği acıdan olsa gerek; kadınlar arkalarına dönüp bakmazlar giderken... içleri kan da ağlasa bakmazlar.. yanlarına hiçbir eşya almadan çıkıp giderler unutmak için..tıpkı bugünün belki de ilk kez benim zaferim olduğu gibi.

hoşçakal..
yaşananları hala çözemiyorum
neden herşey benim dışıma gelişiyor ve durduramıyorum
neden güzel gitsin istediğim şeyler gitmiyor ve sonrada kendimi yanlız denizin ortasında buluyorum..
çok sıkıldım
hiç istemediği şeyler oluyor. neden ?! benim anlamam mı eksik yoksa gerçekten düşüncesizmiyim
şuan kendimi kafeste gibi hissediyorum sıkışıp kaldım
şuan farkında olduğum tek birşey var destekçimi kaybettim
onunla yaptığımız muhabbeteri özleyeceğim
herşey kötü gitmek zorundamı neden herşey kötü !
hastalık aşk neden hepsi bir arada
nasıl kurtulacağım
neden buraya yazıyorum
birşeyi değil birsürü şey var kafamda. Ardından kavgalar ve terkedilmeler.. kafam allak bullak.
şuandan itibaren ne yapmama gerektiğii bilmiyorum
Gitmekle kalmak arasında, olmakla olmamanın karmaşasını yaşıyorum şu an... ne gidecek bir yerim var ne de ben olmadan devam edebilecek hiçbir şey..

hoşçakal..

Nirvana..

1 Eylül 2009 Salı

(kesinlikle edvırt hastası değilim) ama seviyorum kerataları (:

sıkıntı içindeki mutluluğum

aslında hepimizin içinde birer mutluluğu vardır ama nedense sıkıntıyı öne çıkarmaktan mutluluk duyarız.Saçma gelebilir ama bir kitabı bitirdiğim için mutluyum.Sanki mutlu olmak için birşeyler arıyor gibiyim.ya bu kitapları hepimiz biliyoruz aslında edwırt bella klasiği.
şimdide sıra geldi filmini beklemeye (: . aslında burada mutlu olunacak tek birşey var oda başladığın bir işi bitirmek..
bugün sıkıcı hayatım gene aynıydı evi toparladım.anneme herzamanki gibi yardım ettim.bildiğim tek şey o iyileşene kadar bunu yapacağım..Seni seviyorum anne..Bu bloğu okuyamayacağını biliyorum. ama haykırmak istiyorum :Seviyorum.. ve bereden bu konuya geldim bunuda bilmiyorum. sanırım daha birşeyler yazmasını bilmiyorum ve konudan konuya atlıyorum. okuyanlar umarım anlarsınız..(anlarsın )bkz.. bitter's blog
işte böyle dediğim gibi hayat aslında kocaman bit labirentten ibaret bazılarımızın şansı yaver gidiyor ve doğru yolu buluyor..bazılarımız ise kendisini sıkıntı içine hapsediyor ve bir bakıyor ki kaybolmuş.aslında hayat felsefem elbette bundan ibaret değil. Ama hayat bundan ibaret..
okuyanlar(varsa tabi )veya yazmak için çaba gösterenler...
hepniz kendinize iyi bakın... görüşmek üzere

Nirvana....